7 Mayıs 2009 Perşembe

"tüm bu gürültü de ne?" dedi kiraz ağacı yıldıza.
"gürültü değil canım. sadece yağmurun ve rüzgarın sesi. hissetmiyor musun dallarına düşen damlaları?"
"ama güneş var bugün.bu yağmur olamaz. mutlaka hissederdim. öylesine özledim ki onun toprakla buluştuğu ilk anlardaki kokusunu... " kiraz ağacı derin bir iç çekti.
"hem sen bu saatte neden geldin? uyuyor olman gerekmez miydi?"
"seni merak ettim benim güzel ağacım. dün akşamki konuşmamızda, gündüzleri yalnız kaldığından şikayetçiydin. yağmuru da gövdeni biraz serinletsin diye ben çağırdım. ama bakıyorum da hiç memnun olmuşa benzemiyorsun bizi gördüğüne." yıldız üzgün bir şekilde yanından geçmekte olan toz bulutunun içine karıştı.
"hayır, hayır. hiç memnun olmaz olur muyum? sadece şaşırdım biraz. yıldıııız! nerdesin? gittin mi?" kiraz ağacı yapraklarından birkaçını rüzgara bıraktı. sanki havalanıp yıldıza ulaşmalarını bekler gibi...
"of yaaa. yine kaldım burada bir başıma. köklerimden bir kutulabilsem... belki şu ilerdeki elma ağacının yanına gider biraz sohbet edebilirdim. ne vardı bu kadar uzağa gidecek... hımmm. belki sesimi duyurabilirim.
heyyy! elma ağacı! heyyy! beni duymuyor musun? offf olmuyor. biraz yaklaşabilsem ona. yıldız da niye gitti ki... ben aslında geldiği için çok sevinmiştim. ama bunu söyleme fırsatı bile bırakmadan gitti. hah buldum. belki şarkımı söylersem gelir tekrar.
L 's for the way you look at meee
O 's for the only one ı see
V 's very very extraordinary
E 's even more than any one that youuu ..."
"bu şarkıyı çok seviyorum. sanki bu şarkıyı duyunca güneş de mutlu oluyor. bulutlar bile dans etmeye başladı. bak! güneş onların arkasından göz kırpıyor. ne iyi ettin de söyledin benim güzel ağacım..."
"neden gittin? "
"kalacağımı söylememiştim ki. sadece seni merak ettiğim için uğramıştım yanına. "
"biraz daha kalamaz mısın? hem sen de gündüzleri dünyayı seyretme fırsatını pek bulamıyorsun. dinlesene bak kuşlar ne kadar da güzel cıvıldıyor. biraz daha kal lütfen?" kiraz ağacı dallarında en kırmızı meyvesini aramaya başlamıştı bile. yıldız onun bu telaşının tadını çıkarmak istiyordu.
" ne o bana meyvenden mi vereceksin yoksa?" diye sordu yıldız
"evet ama daha olgunlaşmamışlar. ahh" kiraz ağacı o sırada olmamış meyvelerinden birini toprağa düşürdü. ve ağlamaya başladı...düşen meyve tepeden aşağı yuvarlandı, elma ağacının altında durdu. yıldız kiraz ağacının neden ağladığına bir anlam veremedi.
"ne oldu benim güzel ağacım? neden ağlıyorsun şimdi?"
"görmüyor musun? meyvelerimden birini düşürdüm."
"anlamıyorum seni. az önce en kırmızı meyveni arıyordun koparmak için."
"iyi ya en kırmızısını arıyordum. düşen ise daha olmamış bir meyveydi."
"üzülme... istersen yağmuru tekrar çağırayım ha ne dersin? hem de bu sefer şakır şakır yağar. tam da senin sevdiğin gibi. güneş de kalır senin için. sonra da beraberce gökkuşağını bekleriz."
kiraz ağacı hala düşen meyvesine bakmaktaydı. sanki yıldızın söylediklerinin hiçbirini duymuyordu.
yıldız ordan oraya koşuşturuyor, yağmuru arıyordu.
" sonunda buldum seni." dedi yağmura.
"yıldız sen mi geldin? ben de tam okyanusa gidiyordum."
"şey... ben senden birşey isteyecektim."
"tabi. yapabileceğim birşeydir umarım."
"gitmeden önce tepedeki kiraz ağacına uğrasak... olmaz mı? bugün olmamış bir meyvesini düşürdü ve çok üzgün. ona iyi gelebilecek bir tek sen varsın."
"olur... sen git ben de hemen geliyorum."
"çok teşekkür ederim yağmur. gece örtünmen için yıldızlardan bir battaniye hediye edeceğim sana."
tepeye vardığında yağmur damlalarını akıtmaya başlamıştı. kiraz ağacı yapraklarını titretti ve yüzünü yağmura döndü. gözyaşları yağmur damlalarına karışarak birer birer toprağa düşüyordu.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler