"Ne istiyorsun?" ... Ne çok istek... ne çok özlem... ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, yalnızca birkaç dakika derinde. yazgı acısı... varoluş sancısı...
20 Ekim 2010 Çarşamba
Büyümek bu kadar mı zordu? Ey Hayat! Nerede bana sunacağın masallar?
Bugün doğan güneş aydınlatamadı bak dünyayı! Düşen hiçbir yağmur damlası söndüremedi ateşi. Rüzgar alıp götüremedi çektiğim nefesleri... Bugün hiçbir şey olması gerektiği gibi değildi...
İçimde birşeyler kopup gitti... İçimden birşeyler kopup gitti...
...
Hoscakal Amca...
16 Ekim 2010 Cumartesi
bütün nefeslerim üzerime siniyor...
saat altı gibi uyandım. giyindim, yeşil ayakkabılarımı giydim ve çocukluğumu öldürdüğüm yollara düştüm. papuçlarım, sesi ve ben... özlemeyi unuttuğum birkaç yüzyıl daha. sonra kayboldum, bilmediğim bir sokak var karşımda. değişmiş miydi yoksa daha önceden tanışmadığım bir yer miydi? uzunca baktım, çokça anlattım... sonra bir sigara yaktım. hava soğuk, bütün nefeslerim üzerime siniyor, sevmedim. ama birçok nefes işte, vazgeçemedim... yağmur yağdı. şemsiyem, baktım elimde güzel bir aksesuar... yetmezdi yağmurlarımı durdurmaya. ellerimde kalsın istedim. hayallerimi bıraktığım yerde benimle olsun istedim, benimle ol istedim mi? bilemedim. üşüdüm, ıslandım, yoruldum, nefes alamadım... bir çok şey ama bugün de hissedemedim. bugün de bir seni özleyemedim. bir elini isteyemedim. bugün de yine dirilemedim...
15 Ekim 2010 Cuma
Son Yüzleşme
ey kulum inat ettin! cezanda indirimim yok artık. ben sana söylemedim, gösterdim en başından çekeceğin acını... inatla inandın sevgiye, sevgine... hal buyken gör ve çek şimdi... inanamazsın güvenemezsin insanlara.. hele de yıkımla başlayan bir gerçekliğiniz varsa nasıl inanacaksın birkez daha? söyledim tüm bunları, dinlemedin beni. sana öğrettiğim, insanın yalanı üzerine kurulu bir dünya... ve sen seçtin bununla yaşamayı.
dedi ki insan;
pişman değilim. sonunda kapanmayacak yaralar bıraksa da... alıyorum tüm sorumluluğunu. başarısızlıksa, benimdir. her kayıp bir kazanımsa, çok şey öğrenmişimdir. sevgi gerçek değilmiş. bunu gördüm bir kere. insan çıkamadığı her girdabında bir diğerini suçlar, saatini sürekli kurar. unutmamak için acısını ve daha fazla nefret etmek için canını yakandan. çaresi yoksa artık, susar ve saklar en değerlisini en derinlerde...
Bugün
bugün "küçük ev aletleri" satan bir mağazaya gidip alışveriş yaptım. sonra bir perdeciye girdim, sora yatak baktım, sonra o, sonra bu... bugün yavaş yavaş yerleştim buraya... ellerimde yükler yürüdüm. yağmur yağıyordu... çok ağırdı ellerim. şemsiyemi açmadım.... kollarım yoruldu. şemsiyemi açamadım... çok acıktım. izbe bir dönerciye girdim. yorulmuştum... içerideki adam "sizi şöyle dışarı alalım" dedi. arkada bir bahçe yapmışlar. gizli bir güzellik ekmişler oraya. benden başka kimse yoktu. sahilde biryer. denizi görebiliyordum. bir sürü boş sandalye... en büyük masaya oturdum. yanımdaki sandalye boştu. karşımdaki de.... onun yanındaki de... kulağımda bir ezgi sessizce beni takip eden... yalnızdım. denize baktım, sahile baktım, ufku gördüm. ezginin büyüsüne bırakıp düşlerimi, görmeye çalıştım resmimi. yağmur yağıyordu... karşımdaki adamı düşündüm. susan o adamın gözlerine baktım. boş sandalyeyi seyrettim dakikalarca. gözlerinde sadece anlam arzuladım. sahile indik, elimi tutsun istedim. avcumda bir sıcaklık, üşüdüm... karşımdaki adama baktım, sadece döner yiyen adama... karşımdaki adama baktım, göremedim. karşımdaki adama baktım, ellerim yok oldu...
yoktu benden geriye kalan bir resim. yoktu senden geriye kalan bir anlam. yoktu dileyebileceğim bir el. yoktu bir hayal... orada hiçbirşey yoktu aşka dair... içimde aşka inanan yanım gittiğim yollardaki yağmur damlalarına karışıp toprağın altına inmiş bile. sessizce cenazesini yapmışım, bilmeden... kulağımda bir ezgi vardı bugün, cenaze töreninden kalan... bugün içimde hissedemediğim bir özlem vardı... bugün kollarım çok yoruldu, bugün çok acıktım, bugün hiç hissedemedim...